Uzmanlar bir alışkanlığın kazanılması için 21 gün tekrar edilmesi gerektiğini sıkça vurgular. Eylül ayından Haziran ayına kadar geçen okul dönemi de ev halkı için doğal olarak 9 aylık bir rutin oluşturur. Bu süre boyunca kazanılan alışkanlıkların çoğu yaz rehavetiyle birden ortadan kaybolur.
Çocuklar karnelerini aldılar artık ne istersem yapabilirim düşüncesiyle hak ettikleri bir tatil düşlemeye başladılar. Tabletlerin, bilgisayarların dozu aşılmaya, uyku saatleri karışmaya başladı. Tatilin 4’üncü haftasına başlarken yeni düzene hemen alışıldı. Tabi bu durumun beraberinde evde ufak çaplı krizlere yol açması kaçınılmaz.
Kimi anne baba çocuklarına karışmamayı tercih ederken kimisi bu kadar vaktin boşa harcanmasından rahatsız olabilir. Öncelikle çocukların da dinlenmeye, kafalarını boşaltmaya, sosyalleşmeye ihtiyaçları vardır. Bu noktada dengeyi korumak oldukça önemlidir.
Karneler uzun bir sürecin sonucunu yansıtan belgelerdir. Şöyle bir örnek vereyim; iyi bildiğiniz bir konudan test çözüyorsunuz sonucu buldunuz işaretlediniz ve bir baktınız yanlış oysa emin olarak yapmıştınız. Dönüp işleme baktınız ve o da ne sayıları çarpmak yerine toplamışsınız.
Neden böyle bir hata yaptınız, bilmediğinizden değil muhtemelen o anda aklınız başka bir yerdeydi. İşte okul dönemi de sizin işlem basamaklarını yaptığınız zaman dilimini kapsar. Sonuç ise karnede yazan sayısal verileri.
Yaz tatilinde sadece başarı ya da başarısızlığa odaklanıp çocuğunuza bir seçenek bırakmadan sadece ders çalıştırmak ya da sürekli telefon, tablet başında zaman geçirmesine ses çıkarmamak orada duran bir problemi görmezden gelmek demektir. Bunun yerine nedenleri dinleyerek çocuğunuzun gelişimine katkı sağlayabilirsiniz.
Birlikte geçirilen zamanın kalitesini attırabilirsiniz; mesela anne ya da babanın da dahil olacağı kitap okuma saati belirlemek, birlikte yürüyüşe çıkmak, sinemaya gitmek gibi. Böylelikle hem çocuğunuzun potansiyelini ortaya çıkarmasına katkı sağlarsınız hem de sohbet ederek onun ne kadar yaratıcı olabileceğine tanık olursunuz.